7/08/2010

Yayın Hayatı

Daha düne kadar böceklere bile kucak açmıştı bünyem. Kırlara koşup; çiçekleri kokluyordum, kırmızı, puantiyeli örtülü sepetimden çıkan el yapımı kurabiyeleri mideme indiriyordum.
Şimdi ise bütün sinirimi yan masaya oturttum. Ona sarkıntılık yapıyorum.

Tatile çıkıyorum. Çıkarken diyorum ki "İnternete girersem adam değilim". Ama sonra bir bakıyorum hep internette takılıyorum. Durmadan kafiyeli konuşup kendime kıkır kıkır gülüyorum. Kıtır kıtır galeta yiyip, hüppürü hüppürü Capri-Sun içiyorum(yıllar sonra kendilerini Şok'ta görmek gözlerimi yaşarttı). Sonra annemin laflarına fısır fısır cevap veriyorum. Hop hop müzik dinliyorum ve horul horul uyuyorum. Tatile böyle başladım böyle bitiricem diye de korkudan altıma yapıyorum.

Sevgili okurum ben hala pısırık olarak yaşamaya devam ediyorum. 3 günlük aşırı mutluluğumun son bulmasına üzülemiyorum bile. Sinirlenmedim bile. Çüşohayuhdeve. Belliydi zaten dedim kendi kendime. Ama ben hep diyorum. 3 günden fazla mutlu olduğum görülmüş müdür? Antika değeri taşıyan arkadaşım Burcu'ya sorun. O benim hakkımda en eskisini bilir. Aslında düşündük biz daha eskisini bilenler var. Ama onlar Mersin'de, Samsun'da, Başakşehir'de. Onları gören Jamaika'ya uçak bileti kazanıyormuş. Jamaika'ya Dr.'un bir arkadaşı kaçmıştı. Şimdilerde orada sahte sahte evlenmiş, oturma ve çalışma izni almış. Paşa paşa yaşıyormuş ama parası yokmuş. Dr.'un arkadaşının yaşına gelince bende benzeri bir şey yapacağım okurum. Diyorum hep "beyin göçü beyin gözü beyin götü..."

Bu aralar müzikte David Bowie revaçta. Buubuu ile durmadan onu dinliyoruz. Onu çok seviyoruz. Ama sanki Duran Duran ve Echo & The Bunnymen ile kapışıyor gözümde.


Mutsuz, sinirli ya da umutsuz olmadan benim blog yazacağım falan yok. Gidip gazete okuyasım var. Kusura bakma blogcum. kusura bakma sevgili okurum.

"Welcome to Jamaica and have a nice day!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder