6/20/2010

Etime giden yoldaki dikenli çalılara

Benimle "çok iyi" değil "iyi" olun. Çünkü isteklerinizi yerine getirebilecek kadar evcilleştirilmedim.

Basitleştirirsek
eğer; ben komşumla kavga ettim.



*İki resim arasındaki 7 farkı bulunuz.





























6/19/2010

The Top Alien Movies

Öncelikle bazı filmleri köşeye fırlatıp atıyorum(Çok iyi atıyorum ama). Şunlar gibilerini yani:
2001: A Space Odyssey (1968)

E.T.: The Extra-Terrestrial (1982)
Alien

Star Trek
Star Wars


Daha sonra benim canım ciğerim bir filmi en başa oturtuyorum.

Philip Kaufman's Invasion of the Body Snatchers (1978)
Steven Spielberg's Close Encousters of the Third Kind (1977)
John Carpenter's
The Thing (1982)
M. Night Shyamalan's Signs (2002)
Joon-Hwan Jang's Save the Green Planet (2003)

Steven Spielberg's The War of the Worlds (2005)
Stephen Chow's CJ7 (2008)

Neill Blomkamp's District 9 (2009)

Şunları da daha izlemedim:
Fire in the Sky
The Day the Earth Stood Still
Enemy Mine

Starman

Mars Attack!

6/14/2010

Blog'um Benim Canım Benim

Uzun süredir ciddi sağlıksal sorunlar yaşayan yakışıklı blogum, şimdi kendisine yorum yapılmasına izin veriyor. Hatta fantastic, bombastic, plastic şeysinden bile koydurttu. Arkaplan seçmek biraz zamanımı aldı ama bence en yakışıklısı buydu. Blog'um gay. Bir de sevgili olurken narin tarafı oynayanlardan. O yüzden bu arkaplanı ve renk düzenini seçti. Canım blogum benim,canım canım canım...

Her türlü "farklı" cinsel tercihe at gözlüğü ile bakanlara "ben lezbiyenim" diyorum. Bokun içinde boğulun.

Nerede müzik orada yeniden huzur.



Ve öğrendim ki bugün tekmişim. EHEHEHEHEHEHEHEHEHEHE. Ay evet EHEHEHEHEHEHEHEHE...

6/13/2010

Ve birkii ve birkiiüçdörrrttt


İşte bir arkidişimin saçmalaması;
sabah utandım noluyo dedim ^o) baktım güneş (#) doğuyo sonra 3 olmuş saat (O) birden aklıma koyunalrım geldi (bah) otlatıp geldim ve yağmur başladı (st) şimşek (li)çaktı korktum kyounlarımı (bah) orda bırakıp eve giderken gökkuşağı (R) oldu sonra utandım :$ ağladım :'( parti <:o) verdim gece oldu (S) uyudum
O kadar mantıksız ki sevmemek elde değil.

Dr. yanımda dünya kupası izlerken bir yandan da şey diyor. 18 lira kazanırsa bana kitap alacakmış. Ayrıca göbeği benimkinden küçükmüş. Bir de benim yatağımda yatmak en büyük hayaliymiş. Bunları yaz diyor bana. Sonra dudağını bükerek konuşmaya başlıyor ve alt komşuları rahatsız etmek için ayağını vura vura salondan çıkıyor. Yarın duruşması varmış, pantolonunu arıyor. Artık dudağını bükerek konuşmuyor,çünkü bulamadı pantolonunu. Almanya 2. golü attı diye baya sevindi az önce. Şimdi de duşa giriyor. Ooooh, o iyi ki var iyi ki var.

Gelip geçen doğum günümde hiçte hoş olmayan bir şey yaşadım. Sınıftaydım, kafamın içindeki sulu şey(hani poponun iki kocaman solucandan oluşmuş hali) benimle konuşmaya başladı. " Naber duba? Seni yerim duba...". İşte o zaman anladım. Beynim Life with Louie'yi çok seviyordu. Veee, 17, 16 ya da 16.5(?) yaşına girmiş olmam farketmez. Hayat benim düşündüğüm gibi değildi. Ben hala filmlerdeki gibi aşk yaşarım sanıyorum. Sonra sihirli güçlerim vardır, benim yoksa bile başkalarının kesin vardır diyorum. Bir de küçükken Hilal okumuştum, doğum günlerimde bir felaket olursa şeytan beni becermek istiyor diyorum. Hayat benim düşündüğüm gibi değilsin öyle değil mi?... Doğum günümde; istediğim hediyeler benim olmadı, bir kutlama dahii yapmadım. Ama okula gidip hayatımdaki en boktan sınava girdim. Ve doğum günümden 5 gün sonra bunları okurumla paylaşmak istedim.



http://www.yogasite.com/postures.html .
http://www.yogawithamey.com/images/sunsalutations.jpg bunlarda kendimizi bilmek için.

http://static-romance.org/wordpress/random/50-lessons-learned-from-movies bunda ise gerçekleri keşfedeceğiz.

http://home.austarnet.com.au/petersykes/topscifi/lists_film.html buradan da bir izlenecekler listesi çıkarmalıyız.

6/07/2010

Korkun Ondan

Blog yazılarını okuduktan sonra yazası gelen insanlardanım ben. Canavar hayalleriyle yanıp tutuşan insanım ben. Başıma atraksiyon gelmeden de duramam ben. Yaklasık 4 saat öncesine kadar gözümde japon yapıştırıcısı vardı. Olayın gidişatına bakarsak eğer;

Küçük prenses yaptığı kolye ucunun ikiye ayrıldığını görür ve yüreğinde bir burkuntu(?) hisseder. Japon yapıştırıcısını alır ve açmaya çalışır. Ama saftoriklerin saftoriği prensesin bilmediği bir şey vardır. Boktan japon yapıştırıcısı sidikli cadının en yakın arkadaşıdır. Ve prenses kendisini açmaya çalışınca bokluğun alasını yapar, yani patlar. Prensesin suratı birden yanmaya hemen sonra da büzülmeye başlar. Sonra fark eder ki gözünde de aynı yanma ve sonra bir katılaşma... Ha'siktir der ve koşar banyoya. Gözünü her açtığında samanlıktaki iğreneye kıç üstü oturmuş gibi hisseder.Dayanamaz deli gibi ağlar. Salya sümük anasını babasını arar. Onlarda prensese "sıcak su ile yıka yüzünü" derler. Prenses; gözü küçülene ve kıpkırmızı hatta kenarları mosmor olana kadar gözünü sıcak su ile yıkar. Başınında ağrıması ile buna son verir, zaten boklu japon yapıştırıcısı uzaklara kaçmıştır. Sonra bu macera biter. Şimdi; prenses bu olayın bir ceza olduğunu düşünüyor. Çünkü o her gözü kızardığında "kör oleceğiiimmm" diye şakalar yaptığını sanan şımarığın teki. Ama artık cezasını çektiğine göre diyor ki;

"God does not play dice." ayağınızı denk alın okurlarım, bazılarını kızdırıyor olabiliriz.

6/05/2010

My Husband is a Monsteaaa


Ben büyüyünce bir canavar ile evleneceğim. O daha bilmiyor ama bizim kaderimiz çoktan belli oldu. O benim gelecekteki kocam ve canavar olup olmaması umurumda değil. Yüzünü görmemiş olmam da umurumda değil. Zaten geleceğe daha çok var. Benim hoşlandığım çocuklar gelip geçecek, sonra o gelecek ve sonsuza dek sürecek. Ben artık geleceği bekliyorum. Sadece onun için yapıyorum bunu. Onunla ilgili kurduğum hayalleri bir bir gerçekleştirmek istiyorum . Onunla evlenmek istiyorum. Canavar veletler bile isteyebilirim belki. Kimselerin yapamadığını yapmak istiyorum, kimsenin yanında olamadığım kadar rahat ve gerçek olmak istiyorum.Yanında sadece susarak oturmak istiyorum aslında. Çünkü aslında ben susarakta konuşabiliyorum.
Ondan çok şey istiyorum . Bu kadar beklenti içinde beni hayal kırıklığına uğratabilir mi? Asla. O, o kadar harika bir canavar ki asla hayal kırıklığına neden olmaz. Beni bir gün arzulayacak ve ben o güne kadar sabırla bekleyeceğim.


"Fullmoon is on the sky and he is not a man anymore"

6/04/2010

Ve ve ve...

Çiçekli böcekli bir yaza hiç hazır olmadığımı farkettim. Ben bu sinirli, kinci, çok konuşan az susan, pek bol salaklaşan hallerimle yaza maza giremem.

Yinede çok müzik dinleyebilirim.




Ve filmde izleyebilirim.












Kitap bile okuyabilirim.












Geçelim bu maceraları.
Tam 7 gün evde tek başınayı oynayacağım. Tatil yapmaya giden çok sevgili abim ve ablam beni tek bırakmaya razı oldular. Ben de Sonisphere çalışmaya ayırırım galiba bu süreyi.Güzeller güzeli violetove blue jean/Headbang'in "metal öğreniyoruz" yani "A Headbanger's Journey" cdlerini getirmiş. Nasılda sevindim. Bu aralar yaşadığım "yaza girdik ve ben çoook yalnızım abiğ" havasına su serpti. Sonra Evan geliyor. Bana değil Ownage'ye geliyor ama bana gelmiş kadar olacağını düşünüyorum. HAHAHAH. Ve ben çok çok garip rüyalar görüyorum. İsrail'le savaşa girdiğimizi bile gördüm. Hemde bu savaşın ortasında ben 1 tavşan,1 kedi ve 1 rakun yavrusu kurtarmakla meşguldüm. Bok yiyen Freud rüyaların bilinçaltından çıktığını savunuyor ya, işte benim saklanmış, açığa çıkaramadığım bir İsrail sorunum var(Ben büyüyüp psikolojiyi baştan yaratınca Freudcular çok üzülcek. Yalnız sadist adam).HAHAHAH yine. Son kez HAHAHAH diyorum. Okula kemik rengi çorapla gidip müdür yardımcısıyla köşe kapmaca oynadıktan sonra yakalandım. Denemeseydim içimde kalırdı. Ya bir de o kadar güzeldi ki. Ben onun yerinde olsam aynen şöyle derdim.
"Ay ne güzel bir renk. Bundan sonra okulda yaz ayları bu rengin giyilmesine izin veriyorum. Sen de ne güzel kızsın öyle vikvik vikvik..."

Hayal dünyamızı da geçelim.
Okan'ın proglarımlarının 3 güne çıkmasını bu blogda yazdığım OKAN SENDEN TİKSİNİYORUM, KAFAN HİÇ ÇALIŞMIYOR yazılarına bağlıyorum. Evet kesinlikle bu medya bana gıcık. Bende size gıcığım zaten. Adam akıllı tek bir haber, magazin,çocuk,spor programınız yok. Tek bir diziniz bile yok(Aşk-ı Memnu kocaman kalp ben).Bir nickelodeon vardı. Bu dünyada en çok sevdiğim kanaldı. Digitürk onu da elimden aldı. MTV'yi ve bu harika kanalı kaldıran eller kırılsın. Evet her şeye nefret kusan ben şimdi gidiyorum sevgili okur.

"Have a nice day Mississippi!".Ben bu aralar pek yazamıyor gibi hissediyorum.