12/30/2010

marry merry mirry

3 güne silerim başlıklı yazımı 23 gün sonra sildim ki arada bir kafiye olsun. O yüzden yazmadım zaten. Ki arada bir kafiye olsun.

Yarın yılbaşı değil sevgili okurlarım, yılsonu. Kendimizi kandırmayalım. Ayrıca elimize geçen bir not defterine 'yeni yıldaki büyük değişimim' başlıklı bir yazı da yazmayalım. Bu tür şeyleri yeni yıla saklamak, girilecek diyeti pazartesiye ertelemekten farksız. Pazartesiye ertelenen bir diyet asla gerçek diyet değildir. O yüzden mutlak gerçeği kabul edelim "Biz sadece keyfimiz bozulsun istemiyoruz."
Herkesi daha az kandırıkçı ikiayaklılar olmaya davet ediyorum. Birbirimizi yeterince kandırıyoruz(?) Yetmiyor kendimizi kandırıyoruz. Belki de en çok kendimizi kandırıyoruz. Evet kesinlikle enbirinci kendimizi kandırıyoruz. Ama unutmayın hepsi bilgisayarların suçu.

Kendimizi kandırmaktan kendimize karşı dürüst olmaya yatay geçiş yapmak isterdim ama bu konuda pek bilgi sahibi değilim. Ben paralel evrene geçiş yapıyorum. Bu evren tamamen dolarla, silerle, bemollerle kaplı. Ve ben bu evrene tamamen hayranım. -söylemeden de edemeyeceğim piyanist olma yolunda 3 ders aldım 1 ders ektim.hehe-
Bu evrenin bu sefer bambaşka bir boyutundan bahsetmeli. Bazı gruplar vardır-ya da şarkılar-. Size belli bir kişiyi-ya da olayı- anımsatır. Bunun katlı oranlar kanunu veya sabit kütle korunumu yasası malesef yok. Belki de bu yüzden-belirsizliğinden- beni bu kadar mutlu ediyor bu olgu. Neden ve nasıl onu hatırlatıyor bana? Neden o şarkı-ya da grup-? Şarkıyı belki ilk belki sayısız dinleyişim ama o bir anda geliyor, gitmiyor. Çok hoş. Çok çok hoş...
Şimdi şunlar bana birilerini-ya da bir şeyleri- hatırlatıyor. Her dinleyişimde, her seferinde. Çok hoş. Çok çok hoş...


Muzicons.com


Muzicons.com


Muzicons.com


Muzicons.com

Neyi ya da kimi hatırlatıp durduğu bana kalmalı. Yoksa...

Sinsi Jeloppy aranızdan uçuyor. 4. boyuta geçiş yapacak, kalp gözü açılacak, akciğerleri fışkıracak. Oradan elbet gelecek. Bacalardan girip hediyelerinizi verecek. Varsa çam ağacınızın altındaki kurabiyelerden yiyip sütlerden içecek. Tekrar gidecek.. Tekrar gelecek.. Çünkü
"Tilkinin Dönüp Dolaşıp..."

11/24/2010

Meleba

Bu hikayede; bütün yazılarımı en fazla 2 saat içinde okuyup plastic diyen bir organizma var. Yatakaltı canavarı mı? Sapık mı? Aptalozki mi? Yoksa sadece kıskanç bir iki ayaklı mı?

Gelişme ve sonuç bölümleri vikviklerden oluşuyor. Yazarın önsözü ise:
Ne olduğunu bilmiyorum ama galiba onu seviyorum. Onun dışında bu blogu böylesine heyecanla takip eden var mı?
Beni asla bırakmayacağına inandığım tek kişiye...

Let's make love

Fransız bir futbolcu* var hani adı Eric Cantona." Pankart açma dönemi geçti. Anti-kapitilistler bankalardan paralarını çeksinler" diyen. İşte o çok iyi diyor. Neyse, kalbimi burkan şudur ki; bu neden o pankart açanlardan birinin aklına GELEMİYOR. İnternet. Hep suçlu odur zaten.

Kuzey Kore'nin sevimlilik abidesi, şeker pembesi Güney Kore'yi bombalaması var bir de. Ölen iki askerin ruhu kalkıp seni bulmayacak mı sanarsın eey kafir?

Sakız çiğnemek de hazıfa kaybına neden oluyormuş. Cakcıkcakcık sakız çiğneyenler neden öyle sanmıştın sevgili okurişkocum?

Gündemi geride bırakıp benim karnıma geleceğim. Ben annişin yanına taşındım ve o bir yediriyor bir yediriyor.. Sonra üzülüp, sende yeme bende diyor. Sonra dediklerini unutuyor ve bir yediriyor bir yediriyor benim karnım büyüyor..

Bu kadar. Devam etmem demek; eski-yeni çatışmamdan bahsetmem demek olacak. Ki bu çok ergence bir yazı olacak. Kendimi tutmalı ve kimseye bundan bahsetmemeliyim.. Çüz....

11/17/2010

LÖL

Bu işlerin ne kadar kolay yürüdüğünden bahsetmem. Çok kısa sürer. Kolay olduğu için kısa sürer. Yoksa kısa sürdüğü için mi kolay olur?
Kolay olduğu için kısa; kısa olduğu için kolay-nefarkeder- bitiyor.
BamKütPufŞak..

10/29/2010

29 Ekim

Cumhuriyet, hürriyet demek
Cumhuriyet özgürce yaşamak
Uygarlığa, çağdaşlığa
Durmadan, yılmadan koşmak demek
...

Yaklaşık 10 dakikadır sözcükleri düzene sokmaya çalışıyorum. Kesinlikle toparlayamıyorum. Küçükken sahip çıktığım bir ülkem ve sevdiğim bir dinim vardı. Şimdi ilk fırsatta koşarak kaçacağım bir ülkem var. Zaten dinsizliği sapına kadar yaşıyorum. Akp hükümeti kendini bu kadar belli etmişken bile kimse onlara dur diyemiyor. Artık iş öyle bir boyuta ulaşıyor ki, "yargı" ele geçiriliyor. Bağımsızlık elden gidiyor. Yasama ve yürütme göz göre göre sikertiliyor. Bundan sonra bu ülke toparlanabilir mi bilmiyorum. 2011 seçimlerinde Chp'nin kazanabileceğini de sanmıyorum. Ana muhalefet olarak oldukça çelimsiz bir parti. Bu ülkeye atom bombası atılmasını diliyorum. Zaten 2012de kıyamet kopması durumunda yaşayacağım bir üzüntü de yok. Ama sadece insanların yok olması koşulu ile.

Halloween?



10/24/2010

Embrace

Bugün dershanede, arkamda oturan iki insanın durmadan;
"çok şeker kız yea, ay çok masum, minik şey seni.." gibi sözleri beni çok yaraladı.
Dayanamadım arkamı döndüm ve;
"aynı yaştayız dövücem ama artık." dedim. Çok korktular. Gözlerimdeki otoriter kadını gördüler. Özür dilediler. Ben de dersin ortasında sınıftan çıktım. Merdivenlere -benim için- serilen kırmızı halıdan koşarak indim. Dershane kapısından dışarı fırladım. O yağmurlu özgürlük kokan havada "BEN KÜÇÜK DEĞİLİM" diye bağırdım.
... Dayanamadım arkamı döndüm ve;
"aynı yaştayız dövücem ama artık." dedim. Kıkırdaştılar. "Ay yavru kedişimiz nasıl da hırçınlaştı." dediler. Önüme döndüm ve dersi dinlemeye başladım.

Hayat zor ve şaşırtıcı. Ben insanlara "Çocuk gibi davranmakla, çocuk olmak aynı şey değildir"i anlatamadım. Bence küçük gözüktüğüm için insani davranışlarım çocukça algılanıyor. Yinede benim bunlarla sorunum yok. Güzel değil de sevimli olmayı, ruj sürünce pikaçudan raiçuya dönüşmeyi, yaşımı öğrenen her organizmanın "daha küçük gösteriyosun." demesini SEVİYORUM.
Benim 5 temel sorunum var:
sakin duramamak.sabırsız olmak.çabuk sinirlenmek.kararsızlık.dengesizlik.
Belki de 8 filandır. Ben 3 tanesini unutmuşumdur..

Böyle bağırdım. Bağrıştık. Sarılı olan ben. Küçük olan fizikötesi ben, geri kalanlar da hayali kankitolarım..

10/22/2010

Eşşek

Özellikleri: Kulakları uzun, yelesi dik ve kısa tüylü, kuyruğu kısa, ince püsküllüdür.
Ömrü : 60-100 yıldır.
Çeşitleri: Evcil eşek, Afrika yaban eşeği, Asya yaban eşeği, Somali yaban eşeği, çizgili yaban eşeği (zebra), Moğol yaban eşeği (kulan)

Kutsal olan, gerçek olan; fakat ezilen, hor görülendir eşşek.
Annemin en sevdiği hayvandır eşşek.

Öküzün Danalarına;

FANTASTİC > BOMBASTİC > PLASTİC
Sonra plastic diyorsunuz, cidden üzülüyorum.

Patikleri Olmayanlara;

"Bir tohum gibi, evcil köpek gibi, iyi huylu tümör gibi büyüme göbeğim büyüme.. "
Seni çok seviyorum. Ama büyüme. Yoksa döverim.

10/07/2010

Dön

Beni okuyan cinlerime cinsel öpücüklerimi yolluyorum.

Sevgilim ile- nedense ona sevgilim demeyi cidden seviyorum- yazın her gün-HER ALLAHIN GÜNÜ- sabah 11-akşam 8 arası beraber olduğumuz için, okuldaki ilk 3 haftam onu özlemekle geçti. Kendimi yemeğe verdim sanarken, herkesin "kilo vermişsin ayol" demesi ile benim Mal-tepe'de oturuyor olmam... Aslında kilit noktası buydu.. Mal-tepe'de oturmanın normal olmayan bir insan üzerindeki etkileri hebelehübele mastırını 7 yaşında bitirmiş "ben" tarafından araştırıldı. Sonuçlar;
1-Kilo verirsin.
2-Alışverişte bileğini kesersin, sonra elaleme "Bileğimi kestim taşınmadık da." dersin.
3-Otobüs, minibüs kokusunu ev kokun beller, şoförleri baban sayarsın.
4-Yollar en iyi dostun, yol üzerindeki ölü hayvan leşleri askerlik arkadaşların olur.
5-Bir kıroluk başlar. Yurdum insanını sevmek zorunda olduğunu kabullenirsin. Ya da gözün alışır onları görmeye. Hele şu çok yaşlanmamış, başı kapalı, sivri bakışlı, beyaz tenli kadınlar olur ya. Hemen Akpci der insan görür görmez. O tiplere gözüm alıştı benim. En acısı da buydu galiba.

Hoş olan şeylerden bahsetmişken(eheh), size gerçekten hoş olan şeyler göstereceğim:































Bol soru çözmeli, etütlere katılmalı, dışardan yemek yemeli, sevgilili günler diliyorum.

¨¨~=[((*SPOİLER*))]=~¨¨
-Bir sonraki yazımızda sizlere geometri sorusu çözmenin sırlarını verip, müziğin hayatımızda ki yerini tartıştıktan sonra, ingilizce derslerinin nasıl sapıtık olacağını konuşacağız-

9/06/2010

Luigi


Herkesin böyle çocuğu olsaydı bile;















Böyle evi kimse yapamazdı;
















Babası mimar da bu hergelenin. Ondan yani. Annesi de uyumamak için blog yazan bir tipoz. Az sonra yazısı bitecek ve babayı skypedan rahatsız edip, "gelsene oyun oynayak, yoksa ben gidiciyim." diyecek. Baba da gelecek. Umuyoruz ki gelecek.



Kandil'i seviyorum.
"I believe in believing."

9/04/2010

Tıktık

Kapıcılar cemiyeti size çok pis kılım. Bütün apartmanı birbirine sokan sizlersiniz, biliyorum.
Kuaförler size de kılım. Siz de kocakarılardan betersiniz.
Bisikletçiler size karşı tepkisizim.
Ama en çok kendime kızıyorum tabeğ.

Korkudan uyuyamayacağım bu hafta, belki hastalanıp yataklara düşeceğim.
Çokçokpekçok hayal kuracağım. Çünkü hayal edersem gerçekleşmez-Test edilip onaylanmıştır-.Güvenim tam, içim rahat.

Referanduma koca bir "Hayır".
"Hayır"lı ramazanlar.
"Hayır"lı işler.
"Hayır"lara vesile iişallağ.

Bugün çok güzel bir tatlı yedim. Hatta yemeye kıyamadım bir süre. Bakıştık, koklaştık... Sonra "Ah ulan çok güzelim ben" havalarına girip bir aynadan diğerine hebelehübele koşuşu yaptım. Dershane sınavına girdim, karnım guruldadı durdu. Utandım, şunu yaptım. Bunu. Hayır bunu utandığım için yapmadım.

Kısa boylu insanları sevmiyorum. Annem hep "Götü yere yakın olandan korkacaksın." der. Bir şekilde obsessif oluyorlar. Korkutucu, her türlü aç garip organizmalar-Aslındagenellemeyapmıyorum-

Yazarsam korkum geçer sandım. Geçmedi.


Bu dünyalar tatlısı şarkıyı paylaşınca bile korkum geçmedi.
















Dünyada böyle domuzların olduğunu bilmek bile korkumu geçiremiyor şu anda.

Ancak evladım korkumu geçirebilir. Onunla sevgi dolu saatler geçirmek için elimi eteğimi blogumdan çekiyorum.

ÇÜÜZ...

8/29/2010

Hapur Hupur


10.40 am.) 120 gr. ballı cornflakes
13.20 pm.) 2 sosisli, 1 ıspanaklı, 1 peynirli poğaça + ayran
17.00 pm.) kocaman peynirli poğaça + şeftali suyu
20.00 pm.) yarım elma, yarım armut, sonsuz üzüm

OooOObez olacağım.

8/28/2010

Bremen Mızıkacıları

Onların bu hali çok düşündürdü.

Jeloppy ne yapıyor?


Jeloppy, aklına takılan tüm sorular için buubuu'sunu kullanıyor. Soruyu soruyor, shuffle songs diyor ve çıkan şarkının ismi, yanıt oluyor.
Parasına kıyıp alamadığı teletabi oyuncaklarının satılmış olması, Jeloppy'nin gözlerini dolduruyor.
Miniğin kendisinden sıkılacağını düşünüp, milim milim uzattığı tırnaklarını yiyor.
Akşam 11den önce uyuyor, sabah 9da da yeni güne "ohayooouuu" diyor.
Dışarı çıkınca güneşe bakıp ondan merhamet diliyor.
Nefes almayı unutuyor.
Hep yiyor, kilo aldım diye ağlıyor.
"Bugün kesin lunaparka!" diye çıkıyor, boynu bükük geri geliyor.
Miniğin peşinden gidip yanında büzülmeye bayılıyor.
Legodan Luigi'ye yuva yapıyor. Evladına toz kondurmuyor.
Nefes almayı unutuyor.
Robot taklidi yapıp tekrar ediyor.
Nefes almayı unutuyor.
Nefes almayı unutuyor.

8/10/2010

Totoro'm romromrom































Herkesin bir Totoro'su olmalı. Onu çok sevmeli, saymalı. Böylece level atlayabilirsiniz . Bunun için başka başka şeyler de yapmalısınız. Mesela her sabah elinden tutar gibi yapıp masanın bir ucundan diğer ucuna götürmelisiniz. Bu size 5 experience kazandıracak hem de Totoro'nuz formunu koruyacaktır. Yemek yerken aklınıza onu getirin. Bu 10 experience cepte demektir. Akşam yatmadan göbeğini okşarsanız bu da 5 tecrübe puanı(canım türkçem, hoşgeldin aramıza) kazandırır. Bu tür saçma şeyler yaparsanız level atlarsınız. Level atladığınız da ise
bunun kulaklısını ve elleri oynayanını yapabilecek kıvama gelirsiniz. Ben geldim mi? ehehehehe...

8/04/2010

Şeyşöy

Miniğin de bir kankitosu oldu ve benimkine aşık oldu. İki cinsiyetsizin aşkı:

Beni soracak olursanız... Ben hiç olmadığım kadar şuna aşık oldum.

8/03/2010

The Three Little Pigs



"I'll huff and I'll puff and I'll blow your house in!"
"Not by the hair of my chinny chin chin"

8/02/2010

En İyi Kankitom


En iyi kankitom bana çok kırgın. Her kocaman gerçekolmayan karakter gibi o da. "Kocaman korkunçluğuna bakmayın, aslında o kedi gibidir."

Bütün gerçekolmayan hayalidostlarım durmadan kendileriyle ilgilenmemi istiyor. Onun resmini çizmeli, onunla hayali konuşmalar yapmalı, blogumda ondan bahsetmeliyim. En iyi kankitomu diğerleriyle aynı tutamam. Çünkü o ilgilenmem için tek kelime etmez. İlgisiz bırakırsam onu, şu ağacın arkasına saklanıyor. Normalde yaptığı gibi yeri sallayarak yanıma gelmiyor. Göbeğinde uyutmuyor(Totoro'm olmuyor), kulaklarıyla oynatmıyor, elimi tutup herkese "o benim, uzaklaşın" bakışı atmıyor. Sadece o ağacın arkasından bakıyor. Ve o bakışlara hiç bir insan dayanamıyor.

Onun asıl derdi; cinlerim.

Cinlerimi kıskanıyor. Dün minikle cinlerimi tanıştırdım. İlk kez böyle bir şey yaptım. Gerçekolmayan gerçekolanla tanışamaz aslında. Zaten konuşmayı uzatırsam batti olduğum ortaya çıkacaktı, bende kısacık kestim. Cinlerimin ismini bile karıştırdım. Ama Himmi, Poddi, Boloni bunu hiç umursamadı. Eve gelir gelmez odama koşup, herkese anlattılar tanışmayı. 28 saniye süren tanışmayı her biri 4'er kez anlattı. Sonra yoruldular. Uyumak için yatağımın altına süründüler. En iyi kankitomda yeri sallayarak ağaca gitti...

Dünden beri konuşmaya çalışıyorum, sadece bakıyor. Bende karşısına geçip ağlıyorum. Eğer benimle barışırsa miniği onunla tanıştıracağıma söz verdim. Hemde uzun uzun tanıştırıcam dedim. Belki yarın tanışmak için benimle gelir miniğin yanına. Gelirse, bu sefer de miniği çok kıskanıcak. Ne yapsam bilemiyorum...

Uu Aa yea yea

Bunlardan daha çok yaparsam belki para bile kazanabilirim.






























7/31/2010

Ehe


Benim çizdiklerimden bile güzel değil mi bu? Hem ismi de 'sılaya'...

Violetove seni de ailecek seviyoruk <3

Tavuk Domuzu seviyoooo

Bana çokfenahalde kızgınsın Blog'um biliyorum ama her şeyi anlatmadan önce sana hediye vericem. Vericem ki bana daha da çok kızıcakken şimdiki kadar kız.

Espri anlayışım üzerinde çok düşündüm. Babamın beni pişmaniye ile kandırdığı o günleri, benim mönüğümü şekerle kandıramadığım dünü düşündüm. "Böbö nasıl beceriyodun."

Az önce cinlerim senin pişmaniyeler kralı ile kavga ettiğini söyledi. Aranızı bir pamuklu şeker bozmuş . Oysa senin gay olduğunu sanardım. Kendimi hep kandırdım?

Elalemin yaptığı cümlenin sonunu getirememe esprisini hep yapma...

Hep "kapalı kapılar ardından..." diye başlayan bir yazı yazmak istedim. Hep kendimi gıdıkladığımda gıdıklanmak istedim, domuzum olsun istedim, yaz tatilimi kankitolarımla dağda geçirmek istedim, cinlerimle gerçekten konuşabilmek istedim. Şimdi hep Minik'i istiyorum. Geri kalanlar, sizi de istiyorum hala çokçok.

Violetove :* ve cinlerim olmasaydı şu an bunu yazacak cesaretim olmazdı. Blog'umla şu çatırçatır kıpırkıpır kavgayı yapamazdım yani.

Sen bana kızgın da olsan blogum, seni nasıl özlemişem nasıl özlemişem anlatamam. Seni ailecek çok seviyoruk <3

7/08/2010

Yayın Hayatı

Daha düne kadar böceklere bile kucak açmıştı bünyem. Kırlara koşup; çiçekleri kokluyordum, kırmızı, puantiyeli örtülü sepetimden çıkan el yapımı kurabiyeleri mideme indiriyordum.
Şimdi ise bütün sinirimi yan masaya oturttum. Ona sarkıntılık yapıyorum.

Tatile çıkıyorum. Çıkarken diyorum ki "İnternete girersem adam değilim". Ama sonra bir bakıyorum hep internette takılıyorum. Durmadan kafiyeli konuşup kendime kıkır kıkır gülüyorum. Kıtır kıtır galeta yiyip, hüppürü hüppürü Capri-Sun içiyorum(yıllar sonra kendilerini Şok'ta görmek gözlerimi yaşarttı). Sonra annemin laflarına fısır fısır cevap veriyorum. Hop hop müzik dinliyorum ve horul horul uyuyorum. Tatile böyle başladım böyle bitiricem diye de korkudan altıma yapıyorum.

Sevgili okurum ben hala pısırık olarak yaşamaya devam ediyorum. 3 günlük aşırı mutluluğumun son bulmasına üzülemiyorum bile. Sinirlenmedim bile. Çüşohayuhdeve. Belliydi zaten dedim kendi kendime. Ama ben hep diyorum. 3 günden fazla mutlu olduğum görülmüş müdür? Antika değeri taşıyan arkadaşım Burcu'ya sorun. O benim hakkımda en eskisini bilir. Aslında düşündük biz daha eskisini bilenler var. Ama onlar Mersin'de, Samsun'da, Başakşehir'de. Onları gören Jamaika'ya uçak bileti kazanıyormuş. Jamaika'ya Dr.'un bir arkadaşı kaçmıştı. Şimdilerde orada sahte sahte evlenmiş, oturma ve çalışma izni almış. Paşa paşa yaşıyormuş ama parası yokmuş. Dr.'un arkadaşının yaşına gelince bende benzeri bir şey yapacağım okurum. Diyorum hep "beyin göçü beyin gözü beyin götü..."

Bu aralar müzikte David Bowie revaçta. Buubuu ile durmadan onu dinliyoruz. Onu çok seviyoruz. Ama sanki Duran Duran ve Echo & The Bunnymen ile kapışıyor gözümde.


Mutsuz, sinirli ya da umutsuz olmadan benim blog yazacağım falan yok. Gidip gazete okuyasım var. Kusura bakma blogcum. kusura bakma sevgili okurum.

"Welcome to Jamaica and have a nice day!"

6/20/2010

Etime giden yoldaki dikenli çalılara

Benimle "çok iyi" değil "iyi" olun. Çünkü isteklerinizi yerine getirebilecek kadar evcilleştirilmedim.

Basitleştirirsek
eğer; ben komşumla kavga ettim.



*İki resim arasındaki 7 farkı bulunuz.





























6/19/2010

The Top Alien Movies

Öncelikle bazı filmleri köşeye fırlatıp atıyorum(Çok iyi atıyorum ama). Şunlar gibilerini yani:
2001: A Space Odyssey (1968)

E.T.: The Extra-Terrestrial (1982)
Alien

Star Trek
Star Wars


Daha sonra benim canım ciğerim bir filmi en başa oturtuyorum.

Philip Kaufman's Invasion of the Body Snatchers (1978)
Steven Spielberg's Close Encousters of the Third Kind (1977)
John Carpenter's
The Thing (1982)
M. Night Shyamalan's Signs (2002)
Joon-Hwan Jang's Save the Green Planet (2003)

Steven Spielberg's The War of the Worlds (2005)
Stephen Chow's CJ7 (2008)

Neill Blomkamp's District 9 (2009)

Şunları da daha izlemedim:
Fire in the Sky
The Day the Earth Stood Still
Enemy Mine

Starman

Mars Attack!

6/14/2010

Blog'um Benim Canım Benim

Uzun süredir ciddi sağlıksal sorunlar yaşayan yakışıklı blogum, şimdi kendisine yorum yapılmasına izin veriyor. Hatta fantastic, bombastic, plastic şeysinden bile koydurttu. Arkaplan seçmek biraz zamanımı aldı ama bence en yakışıklısı buydu. Blog'um gay. Bir de sevgili olurken narin tarafı oynayanlardan. O yüzden bu arkaplanı ve renk düzenini seçti. Canım blogum benim,canım canım canım...

Her türlü "farklı" cinsel tercihe at gözlüğü ile bakanlara "ben lezbiyenim" diyorum. Bokun içinde boğulun.

Nerede müzik orada yeniden huzur.



Ve öğrendim ki bugün tekmişim. EHEHEHEHEHEHEHEHEHEHE. Ay evet EHEHEHEHEHEHEHEHE...

6/13/2010

Ve birkii ve birkiiüçdörrrttt


İşte bir arkidişimin saçmalaması;
sabah utandım noluyo dedim ^o) baktım güneş (#) doğuyo sonra 3 olmuş saat (O) birden aklıma koyunalrım geldi (bah) otlatıp geldim ve yağmur başladı (st) şimşek (li)çaktı korktum kyounlarımı (bah) orda bırakıp eve giderken gökkuşağı (R) oldu sonra utandım :$ ağladım :'( parti <:o) verdim gece oldu (S) uyudum
O kadar mantıksız ki sevmemek elde değil.

Dr. yanımda dünya kupası izlerken bir yandan da şey diyor. 18 lira kazanırsa bana kitap alacakmış. Ayrıca göbeği benimkinden küçükmüş. Bir de benim yatağımda yatmak en büyük hayaliymiş. Bunları yaz diyor bana. Sonra dudağını bükerek konuşmaya başlıyor ve alt komşuları rahatsız etmek için ayağını vura vura salondan çıkıyor. Yarın duruşması varmış, pantolonunu arıyor. Artık dudağını bükerek konuşmuyor,çünkü bulamadı pantolonunu. Almanya 2. golü attı diye baya sevindi az önce. Şimdi de duşa giriyor. Ooooh, o iyi ki var iyi ki var.

Gelip geçen doğum günümde hiçte hoş olmayan bir şey yaşadım. Sınıftaydım, kafamın içindeki sulu şey(hani poponun iki kocaman solucandan oluşmuş hali) benimle konuşmaya başladı. " Naber duba? Seni yerim duba...". İşte o zaman anladım. Beynim Life with Louie'yi çok seviyordu. Veee, 17, 16 ya da 16.5(?) yaşına girmiş olmam farketmez. Hayat benim düşündüğüm gibi değildi. Ben hala filmlerdeki gibi aşk yaşarım sanıyorum. Sonra sihirli güçlerim vardır, benim yoksa bile başkalarının kesin vardır diyorum. Bir de küçükken Hilal okumuştum, doğum günlerimde bir felaket olursa şeytan beni becermek istiyor diyorum. Hayat benim düşündüğüm gibi değilsin öyle değil mi?... Doğum günümde; istediğim hediyeler benim olmadı, bir kutlama dahii yapmadım. Ama okula gidip hayatımdaki en boktan sınava girdim. Ve doğum günümden 5 gün sonra bunları okurumla paylaşmak istedim.



http://www.yogasite.com/postures.html .
http://www.yogawithamey.com/images/sunsalutations.jpg bunlarda kendimizi bilmek için.

http://static-romance.org/wordpress/random/50-lessons-learned-from-movies bunda ise gerçekleri keşfedeceğiz.

http://home.austarnet.com.au/petersykes/topscifi/lists_film.html buradan da bir izlenecekler listesi çıkarmalıyız.

6/07/2010

Korkun Ondan

Blog yazılarını okuduktan sonra yazası gelen insanlardanım ben. Canavar hayalleriyle yanıp tutuşan insanım ben. Başıma atraksiyon gelmeden de duramam ben. Yaklasık 4 saat öncesine kadar gözümde japon yapıştırıcısı vardı. Olayın gidişatına bakarsak eğer;

Küçük prenses yaptığı kolye ucunun ikiye ayrıldığını görür ve yüreğinde bir burkuntu(?) hisseder. Japon yapıştırıcısını alır ve açmaya çalışır. Ama saftoriklerin saftoriği prensesin bilmediği bir şey vardır. Boktan japon yapıştırıcısı sidikli cadının en yakın arkadaşıdır. Ve prenses kendisini açmaya çalışınca bokluğun alasını yapar, yani patlar. Prensesin suratı birden yanmaya hemen sonra da büzülmeye başlar. Sonra fark eder ki gözünde de aynı yanma ve sonra bir katılaşma... Ha'siktir der ve koşar banyoya. Gözünü her açtığında samanlıktaki iğreneye kıç üstü oturmuş gibi hisseder.Dayanamaz deli gibi ağlar. Salya sümük anasını babasını arar. Onlarda prensese "sıcak su ile yıka yüzünü" derler. Prenses; gözü küçülene ve kıpkırmızı hatta kenarları mosmor olana kadar gözünü sıcak su ile yıkar. Başınında ağrıması ile buna son verir, zaten boklu japon yapıştırıcısı uzaklara kaçmıştır. Sonra bu macera biter. Şimdi; prenses bu olayın bir ceza olduğunu düşünüyor. Çünkü o her gözü kızardığında "kör oleceğiiimmm" diye şakalar yaptığını sanan şımarığın teki. Ama artık cezasını çektiğine göre diyor ki;

"God does not play dice." ayağınızı denk alın okurlarım, bazılarını kızdırıyor olabiliriz.

6/05/2010

My Husband is a Monsteaaa


Ben büyüyünce bir canavar ile evleneceğim. O daha bilmiyor ama bizim kaderimiz çoktan belli oldu. O benim gelecekteki kocam ve canavar olup olmaması umurumda değil. Yüzünü görmemiş olmam da umurumda değil. Zaten geleceğe daha çok var. Benim hoşlandığım çocuklar gelip geçecek, sonra o gelecek ve sonsuza dek sürecek. Ben artık geleceği bekliyorum. Sadece onun için yapıyorum bunu. Onunla ilgili kurduğum hayalleri bir bir gerçekleştirmek istiyorum . Onunla evlenmek istiyorum. Canavar veletler bile isteyebilirim belki. Kimselerin yapamadığını yapmak istiyorum, kimsenin yanında olamadığım kadar rahat ve gerçek olmak istiyorum.Yanında sadece susarak oturmak istiyorum aslında. Çünkü aslında ben susarakta konuşabiliyorum.
Ondan çok şey istiyorum . Bu kadar beklenti içinde beni hayal kırıklığına uğratabilir mi? Asla. O, o kadar harika bir canavar ki asla hayal kırıklığına neden olmaz. Beni bir gün arzulayacak ve ben o güne kadar sabırla bekleyeceğim.


"Fullmoon is on the sky and he is not a man anymore"

6/04/2010

Ve ve ve...

Çiçekli böcekli bir yaza hiç hazır olmadığımı farkettim. Ben bu sinirli, kinci, çok konuşan az susan, pek bol salaklaşan hallerimle yaza maza giremem.

Yinede çok müzik dinleyebilirim.




Ve filmde izleyebilirim.












Kitap bile okuyabilirim.












Geçelim bu maceraları.
Tam 7 gün evde tek başınayı oynayacağım. Tatil yapmaya giden çok sevgili abim ve ablam beni tek bırakmaya razı oldular. Ben de Sonisphere çalışmaya ayırırım galiba bu süreyi.Güzeller güzeli violetove blue jean/Headbang'in "metal öğreniyoruz" yani "A Headbanger's Journey" cdlerini getirmiş. Nasılda sevindim. Bu aralar yaşadığım "yaza girdik ve ben çoook yalnızım abiğ" havasına su serpti. Sonra Evan geliyor. Bana değil Ownage'ye geliyor ama bana gelmiş kadar olacağını düşünüyorum. HAHAHAH. Ve ben çok çok garip rüyalar görüyorum. İsrail'le savaşa girdiğimizi bile gördüm. Hemde bu savaşın ortasında ben 1 tavşan,1 kedi ve 1 rakun yavrusu kurtarmakla meşguldüm. Bok yiyen Freud rüyaların bilinçaltından çıktığını savunuyor ya, işte benim saklanmış, açığa çıkaramadığım bir İsrail sorunum var(Ben büyüyüp psikolojiyi baştan yaratınca Freudcular çok üzülcek. Yalnız sadist adam).HAHAHAH yine. Son kez HAHAHAH diyorum. Okula kemik rengi çorapla gidip müdür yardımcısıyla köşe kapmaca oynadıktan sonra yakalandım. Denemeseydim içimde kalırdı. Ya bir de o kadar güzeldi ki. Ben onun yerinde olsam aynen şöyle derdim.
"Ay ne güzel bir renk. Bundan sonra okulda yaz ayları bu rengin giyilmesine izin veriyorum. Sen de ne güzel kızsın öyle vikvik vikvik..."

Hayal dünyamızı da geçelim.
Okan'ın proglarımlarının 3 güne çıkmasını bu blogda yazdığım OKAN SENDEN TİKSİNİYORUM, KAFAN HİÇ ÇALIŞMIYOR yazılarına bağlıyorum. Evet kesinlikle bu medya bana gıcık. Bende size gıcığım zaten. Adam akıllı tek bir haber, magazin,çocuk,spor programınız yok. Tek bir diziniz bile yok(Aşk-ı Memnu kocaman kalp ben).Bir nickelodeon vardı. Bu dünyada en çok sevdiğim kanaldı. Digitürk onu da elimden aldı. MTV'yi ve bu harika kanalı kaldıran eller kırılsın. Evet her şeye nefret kusan ben şimdi gidiyorum sevgili okur.

"Have a nice day Mississippi!".Ben bu aralar pek yazamıyor gibi hissediyorum.

5/29/2010

mamasan papasan

http://www.funpic.hu/funblog/pugs/pugs.html bir bakınız okurum, buradan diyorum ki " seni anaaaan benim için doğurdu CANIM, hamurunu benim için yoğurdu !"

TAMAM, yeni kararımı açıklıyorum, kıçıma yediğim tekmeyi hatırlarsınız, artık blogumu sıkıcı kasvetli havadan kurtarmam gerektiğini söyledi bana. Hem bu kadar kişisel olmaya ne gerek var. Sıkıntılı günlerimin geçmesi için 5 gün de bekleyemiycem,zaten oldukça düzensiz. Sevgili bey okur anlamazsın sen bunu dön de otur.

Bir blog'da ne mi severim? Resim severim. Şarkı severim, video severim, link severim. Ve bende neden bu kadar az resim var diye düşündüm bi an. Bilemiyorum ki, zaten başımda ağrıyor. Abimde sosisli yapıyor. Anne ve babamla yaşamıyorum diye beni havalı sanan bir kesim vardı bi ara. Ne oldu onlara merak ediyorum. Hala havalıyım bu konuda. Ah tabi Maltepe'ye taşındım diye beni bi an şe'etmeye çalıştınız ama siz, siz varsa siz,ehe.....

Evet sosislim elimde. Aynı ikea sosislisi bu. Chii'yi dün abimle götürdük hastanesine. Yavrum benim, tuşları basmıyor derken bişiy koptu içimden. Evet sosisli bitti.

Bazen elime aldığım bir kitabı 1 günde bitirip bazısını 3 ay yanımda taşıdıktan sonra okula götürmeye bile utanacak hale gelmem neden?

Neler yapıyorum.Daha sabah Vicky Cristina Barcelona'yı izledim. Ay kıçımın kenarı Woody Allen, bütün filmlerin aynı be adam. Keçe'den bir sürü şey yapıyorum. Yeni hobim. Ama bir türlü çözemedim nasıl 3 boyutlu şeyler yapabilirim. Bir sürü yeni hobim var bu ara. Kolye ucu yapmaca. Bir sürü değilmiş. Stumble aşkım yeniden alevlendiği için yeni yeni siteler keşfediyorum, gülüyorum, şaşırıyorum, kızıyorum, sıkılıyorum bazende. Ha birde aynen şöyle konuşuyorum. " Meleba, domujlayı şeverim, yakunyayı şeverim, heykeji şeverim. Yaşaşın hippiyeeey"Başkada bir şey yapmıyorum.

Neler yapmak istiyorum. Öncelikle resim çizmeye verdiğim arayı bir daha yeniden vermemek üzere kapamak istiyorum. Bir atölyeye başlasam da yeteneğim göz göre göre göte gelmese. Havalı olduğumdan değil, kafasız olduğumdan söyledim bunu. Bunca sene bir kursa gitmemek kafasızlıktan başka bir şey değil. Kurs demişken JAPONCA KURSUNU deli gibi özlüyorum.Eylül gelsin hemen tekrar başlamak istediğimi aile büyüklerine belirticem. Şu sınav haftası bitsin, ki bu hafta oluyor o. Anime izlemeye yeniden başlamak istiyorum. Ayrıca izlemek istediğim bir sürü dizi de var. Mesela Rome, Kingdom Hospital, Veronica Mars, Skins ve Seinfeld. Hepinizi izliycem görürsünüz. Son olarak bir fotoğraf makinesi almak istiyorum. Bilerek bozmuş olabilirim ama zaten çok dandikti o. kim naapsın onu papasan!

Yazımda Dr. özentiliği yapmassam olmaz


Son olarakta Ownage'ye Konnichiwa tomadachi diyorum. Bol bol yaz, blog kardeştir.

5/25/2010

Son Dakika Haberi

Sakin olmakla ilgili koskocaman bir sorunum var. Ama bu yazıdan sonra bunu aşacağıma inanıyorum. Ve yazıyı burada sonlandırıyorum. Hojcakalin Hoplayıp zıplamalar, Melabalar Sakince oturmalar.

Söylemek istediğim bir şey daha var. Çevremdeki her bir iki ayaklıyı çok çok çok seviyorum. Özcüğümü,komşumu,miniğimi,sapıkları,sapık olamayanları ve adını yazamadıklarımı...

5/23/2010

Düdük lü Naciye

Serbest kıyafet diye çıldıranlar FAKA BASTINIZ. Faka bastık yani. Meb bizimle kafa buluyor. Almış eline bir o yana bir bu yana sallıyor. Bir de cumartesi de okul olsun diyor. Bunu ne zaman dedi bilemem ama akşam hemen facebookta grubu açılmış. Karşıyız biz bu işe diye. Her boka karşı olmaya ne kadar meraklı bir milletiz. Superman'den bile hızlıyız. Kızma okurum ama ben bu ülkeden umudumu kestim. Bir beyin göçü daha yaşatıcam bu ülkeye.

Bugün bardaktan boşalırcasına yağan yağmur benim kişisel hayallerimi de ardında götürdü. Merci doğa ana, bir gün gelicem ben oraya, o zaman da göstericem sana kocaman bir doğababa.

Beklenen marmara depremi, ben bunu yazdıktan belirsiz bir zaman sonra gerçekleşecektir. Merak etme okurum cidden o kadar belirsiz bir zamanki, belki senin çocuğun bile göremez bu depremi. Ama emin ol, habire deprem haberleri ile minik yavrucağının ödünü patlatacaklar.

Dünyamızın gizli sahipleri uzaylılar. Beni alsalar götürseler çıtımı çıkarırsam neyim. Ne diye inekleri götürürler anlamam zaten. Asıl derdim;
Uzaylılar aslında çoğul bir ad olmasına rağmen aklımıza gelen tek bir ırk var. Belki UFO'lar başka bir uzaylı ırkın, piramitler başka bir ırkın eserleri. Hepsini aynı yeşil koca kafalılar yaptı diye düşünmek niye? ABD filmleri işte...

Okan'ın programında zorla gülen o konuklara içim gidiyor, biri az önce içtiği kavheyi kusacakı neredeyse gülerken. Belki de zorla gülmüyordur diye düşündüm bir an. YOK DAHA NELER...

5/17/2010

You Say Party! We Say Die!


Ne güzel olurdu ama.

Fıkkırı Fıkkırı

Tivitıra posta koydum senin için. Ona dedim ki "Sana posta koyuyorum, bloguma ilgi ve şevkat göstermenin vakti geldi de geçiyor da vikvik..."

O zaman söyleyeyim, haftaya sınav haftam ve kusmak istiyorum. Yazın mayıştırıcı süper gücü ile artık ders ne bilmiyorum. Uyku nedir çok iyi bilirim ama. Uyku demişken hoşlandığım çocuğun kulağında benimkinden çok delik var. Neden bilmiyorum, bunu yediremedim . Gidip 2 delik daha açtırıcağım kulaklarıma. İçim rahat rahat dolaşırım ondan sonra. Ayrıca bugün arkadaşım saçların uzunken çok değişikmişsin dedi bende güldüm. Çünkü ona uzun saç yakıştırmıyorum. Ortada bir alaka yok. Sadece benim abartım ve başka şeyi düşünememem var. Hani bir de olayı kaptım artık. Beni kankitosu yapar bu, sevgilisi yapmaz. Ama kanka ayağı göt ayağı olacaksa varsın olsun...

Chii bozuldu. Klavyesinde ki bir kaç önemli tuşu unutmuş. O yüzden tamire gitmeli. Biri onu götürmeli. Kim götürmeli? Ben götürmem tek başıma orası belli.

Neyse müzik dinleyelim keyfimiz yerine gelsin...




Bir de hayatımda ilk ders çıkardığım hikayenin 3 küçük domuzcuk olduğunu hatırladım. Bu domuzlara olan insanüstü sevginin çok derinlerimde yattığının da bir kanıtı değil midir okurum?